Obezite: Küresel Salgın Türkiye'yi Tehdit Ediyor
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından "küresel salgın" olarak nitelendirilen obezite, 21. yüzyılın en ciddi halk sağlığı krizlerinden biri haline gelmiştir. Gıda bolluğu, fiziksel aktivite azlığı ve modern yaşam tarzının getirdiği sedanterleşme, obezite oranlarının dünya genelinde hızla yükselmesine neden olmuştur. 2025 projeksiyonlarına göre her sekiz kişiden birinin obeziteyle mücadele ettiği tahmin edilirken, yaklaşık 800 milyon insanın bu kronik hastalıktan etkilendiği belirtiliyor. Küresel düzeyde obezite prevalansı erkeklerde %18’e, kadınlarda ise %21’e yükselme eğilimi göstermekte. ABD gibi OECD ülkelerinde %36'nın üzerinde seyreden obezite oranları, küresel mücadelenin aciliyetini gözler önüne seriyor.
Dünyada Obezite Yaygınlığı ve Riskler
Obezite artık yalnızca yüksek gelirli ülkelerin sorunu olmaktan çıkmış; Asya, Afrika ve Avrupa'nın da dahil olduğu hemen her bölgede alarm zilleri çalmaktadır. Dünya genelinde 2008-2015 yılları arasında obezite prevalansında %10 ila %30 arasında artışlar kaydedilmiştir. Amerikan Samoası gibi ada ülkelerinde yetişkin nüfusunun %60'ından fazlası obeziteyle yaşarken, çocukluk çağı obezitesindeki artış da endişe vericidir. Obezite, Tip 2 diyabet, hipertansiyon, kalp-damar hastalıkları, inme, yağlı karaciğer ve belirli kanser türleri dahil olmak üzere birçok bulaşıcı olmayan hastalığın (BOH) temel risk faktörüdür. Uzmanlar, acil önlemler alınmadığı takdirde 2050 yılına kadar yetişkinlerin yaklaşık %60'ının aşırı kilolu veya obeziteli olacağı konusunda uyarmaktadır.
Türkiye'de Obezite Yaygınlığı: Kritik Eşik Aşıldı
Türkiye, küresel obezite krizinden en çok etkilenen ülkeler arasında yer almaktadır. Resmi veriler ve bağımsız araştırmalar arasında metodolojik farklılıklardan kaynaklanan oran çelişkileri bulunsa da, tablo açıktır: Türkiye'de obezite yaygınlığı yüksek ve artış eğilimindedir. TÜİK'in 2022 verilerine göre 15 yaş ve üzeri nüfusta obezite oranı %20,2 iken, Sağlık Bakanlığı'nın daha kapsamlı bir çalışması olan Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması'na (2017) göre bu oran %31,5'e ulaşmaktadır. Özellikle kadınlarda obezite oranının %39,1 ile erkeklere (%24,6) kıyasla belirgin derecede yüksek olması dikkat çekmektedir. Türkiye bu verilerle Avrupa’da obezite oranı farkının en yüksek olduğu ülkelerden biridir.
Gelecek Projeksiyonları ve Sosyoekonomik Yük
Türkiye’de obez birey sayısı, 1998-2010 arasındaki hızlı artışın ardından 2023'te 19 milyona ulaşmış ve 2045 yılına kadar 26 milyonu aşması öngörülmektedir. Bu dramatik artış, bireysel yaşam kalitesini düşürmenin yanı sıra, sağlık sistemi ve ülke ekonomisi üzerinde de ağır bir yük oluşturmaktadır. Obeziteyle ilişkili kronik hastalıkların tedavi maliyetleri, işgücü kaybı ve düşük üretkenlik, ekonomik sonuçları daha da derinleştirmektedir. Türkiye’de her 100.000 ölümden 84’ünün obeziteyle ilişkili olduğu tahmin edilmektedir ki bu, küresel ortalamanın neredeyse iki katıdır.
Risk Faktörleri ve Toplumsal Dinamikler
Türkiye'deki obezite artışının arkasında beslenme alışkanlıklarındaki bozulma, yaygın sedanter yaşam biçimi ve sosyoekonomik etkenler yatmaktadır. Hızlı yaşam döngüsü, işlenmiş ve şekerli gıdalara kolay erişim obeziteye zemin hazırlarken, özellikle büyük şehirlerde fiziksel aktivite için uygun altyapı eksikliği de önemli bir sorundur. Kadınlarda obezite oranının yüksekliği ise kültürel beslenme pratikleri, toplumsal roller ve eğitim seviyesi gibi karmaşık faktörlerle ilişkilendirilmektedir.
Obeziteyle Mücadelede Ulusal Eylem Planı
Türkiye, bu halk sağlığı tehdidiyle mücadele etmek amacıyla 2025–2028 Obezite ile Mücadele ve Fiziksel Aktivite Eylem Planı hazırlamıştır. Bu plan, özellikle çocukluk çağı obezitesinin önlenmesine odaklanmaktadır. Eğitimin kampanyaları, dengeli beslenme ve fiziksel aktivitenin teşvik edilmesi temel hedefler arasındadır. Uzmanlar, kalıcı başarı için hekim, diyetisyen, psikolog ve fizyoterapistten oluşan multidisipliner bir yaklaşımın zorunlu olduğunu vurgulamaktadır. Ayrıca, sağlık kurumları, obezitenin yol açtığı riskleri anlamlı ölçüde düşürmek için vücut ağırlığının altı ayda %10 azaltılmasının bile önemli bir hedef olduğunu belirtmektedir.
Bütüncül Çözüm Gerekliliği ve Tedavi Seçenekleri
Obezite, kronik ve yönetilmesi zor bir hastalıktır. Tek seferlik müdahaleler yerine, bireyselleştirilmiş, uzun vadeli takip ve yönetim programları hayati önem taşır. Yaşam tarzı değişikliklerinin yanı sıra, tıbbi tedavi seçenekleri de giderek önem kazanmaktadır. GLP-1 gibi yeni nesil ilaç tedavileri ve bariatrik cerrahi, uygun hastalarda etkili sonuçlar verebilmekle birlikte; bu yöntemlerin psikolojik destek ve yaşam tarzı değişiklikleriyle kombine edilmesi en sağlam yaklaşım olarak kabul edilmektedir. Halk sağlığı otoriteleri, veri tutarlılığını sağlamak, sosyoekonomik dezavantajlı gruplara odaklanmak ve çocuklar için sağlıklı ortamlar yaratmak gibi entegre politikaları hızla hayata geçirmelidir.