SAĞLIK

Sentetik Kannabinoid Hiperemezis Sendromu: Bilinmeyen Bir Tehlike Yayılıyor
Sentetik Kannabinoid Hiperemezis Sendromu: Bilinmeyen Bir Tehlike Yayılıyor

Sentetik kannabinoid kullanımı, dünya genelinde giderek daha karmaşık ve tehlikeli bir halk sağlığı sorununa dönüşüyor. Bu maddelerin yol açtığı en çarpıcı ve potansiyel olarak hayatı tehdit eden durumlardan biri de Sentetik Kannabinoid Hiperemezis Sendromu (SKHS) olarak adlandırılan rahatsızlık. SKHS, isminden de anlaşılacağı gibi, özellikle sentetik türevlerin kullanımını takiben ortaya çıkan inatçı ve şiddetli kusma (hiperemezis) nöbetleriyle karakterize oluyor. Tıbbi otoriteler, bu sendromun klinik tablosu ve tedavisindeki son gelişmelere yoğunlaşmış durumda.

Beyindeki Gizli Tehlike: Serebral Amiloid Anjiyopati (CAA) Hakkında Bilinmesi Gerekenler ve Son Tıbbi Gelişmeler
Beyindeki Gizli Tehlike: Serebral Amiloid Anjiyopati (CAA) Hakkında Bilinmesi Gerekenler ve Son Tıbbi Gelişmeler

Serebral Amiloid Anjiyopati (CAA), beynin küçük ve orta çaplı atardamar duvarlarında amiloid adı verilen anormal bir proteinin (genellikle beta-amiloid) birikmesiyle karakterize, ilerleyici bir hastalıktır. Bu durum, damar yapısını zayıflatarak intraserebral hemoraji (beyin kanaması) ve geçici iskemik atak (TIA) veya demans (bunama) gibi ciddi nörolojik sorunlara yol açabilir. Hastalığın tarihsel gelişimi, amiloid birikiminin ilk kez 19. yüzyılda tanımlanmasına kadar uzanır; ancak modern tıp, özellikle 1980'lerden bu yana nörogörüntüleme ve genetik çalışmalarla hastalığı daha net anlamıştır.

MEDİ HABER! ile ARALIKLI ORUÇ SERÜVENİ
MEDİ HABER! ile ARALIKLI ORUÇ SERÜVENİ
MEDİ HABER! ile ARALIKLI ORUÇ
MEDİ HABER! ile ARALIKLI ORUÇ
Akromegali Tedavisinde Yeni Ufuklar: Devam Eden Araştırmalar Işığında Tıbbi Gelişmeler
Akromegali Tedavisinde Yeni Ufuklar: Devam Eden Araştırmalar Işığında Tıbbi Gelişmeler
Nadir Bir Genetik Hastalık Mercek Altında: Herediter Koproporfiri (HCP) ve Bilimdeki Son Durum
Nadir Bir Genetik Hastalık Mercek Altında: Herediter Koproporfiri (HCP) ve Bilimdeki Son Durum

Tıp dünyasında porfiriler olarak adlandırılan bir grup genetik metabolik hastalıktan biri olan Herediter Koproporfiri (HCP), kan yapım sürecindeki (yani hem sentezi yolundaki) bir enzimin eksikliği veya yetersiz çalışması sonucu ortaya çıkar. Bu enzim, koproporfirinojen oksidaz (CPOX) olarak bilinir. Enzimin düzgün çalışmaması, toksik olabilen ve vücutta birikmeye başlayan koproporfirin öncül maddelerinin özellikle karaciğerde ve diğer dokularda birikmesine yol açar. Bu birikim, hastalığın en bilinen ve rahatsız edici belirtilerini tetikler.

Deri Rengindeki Sırlar: Kutanöz Mastositoz Hastalığı Nedir ve Son Tedavi Atılımları Nelerdir?
Deri Rengindeki Sırlar: Kutanöz Mastositoz Hastalığı Nedir ve Son Tedavi Atılımları Nelerdir?

Ciltte görülen nadir bir hastalık olan kutanöz mastositoz (deri mast hücrelerinin aşırı çoğalmasıyla karakterize durum), tıp literatüründe yüz yılı aşkın bir geçmişe sahip. İlk kez 1869’da Auspitz tarafından tanımlanan bu durum, aslında mast hücrelerinin (bağışıklık sisteminin alerjik tepkilerde rol oynayan hücreleri) deride birikmesi sonucu ortaya çıkıyor. Tarihsel olarak, teşhis çoğunlukla ciltteki tipik döküntüler olan ürtikarya pigmentoza (kahverengi lekeler) veya daha nadir görülen mastositomalar (tek veya birkaç büyük tümör benzeri lezyonlar) üzerinden konulmuştur. Bu lekeler ovulduğunda veya kaşındığında kızarıp şişme eğilimi gösterirler ki, buna Darier Belirtisi adı verilir. Hastalık çoğunlukla çocukluk çağında başlıyor ve büyük oranda kendiliğinden iyileşme eğilimi gösteriyor; ancak yetişkin başlangıçlı formları daha dirençli olabiliyor.

Tricorhinofalangeal Sendromu (TRPS): Kıl, Burun ve Parmakları Etkileyen Nadir Genetik Durumun Tıbbi Yolculuğu
Tricorhinofalangeal Sendromu (TRPS): Kıl, Burun ve Parmakları Etkileyen Nadir Genetik Durumun Tıbbi Yolculuğu
Birt-Hogg-Dube Sendromu: Nadir Görülen Bir Genetik Hastalıkta Bilimsel Yenilikler ve Klinik Gerçekler
Birt-Hogg-Dube Sendromu: Nadir Görülen Bir Genetik Hastalıkta Bilimsel Yenilikler ve Klinik Gerçekler
Ailesel Amiloidozda Çığır Açan Tedaviler: Hastalık Seyri Değişiyor
Ailesel Amiloidozda Çığır Açan Tedaviler: Hastalık Seyri Değişiyor
Skleroderma Tedavisinde Umut Veren Adımlar: Erken Tanı ve Yeni İlaç Çalışmaları
Skleroderma Tedavisinde Umut Veren Adımlar: Erken Tanı ve Yeni İlaç Çalışmaları

Skleroderma (sistemik skleroz), cilt ve iç organlarda sertleşme ve kalınlaşmaya yol açan nadir bir otoimmün bağ dokusu hastalığı. Vücudun kendi dokularına saldırmasıyla karakterize olan bu durum, hastalarda ciddi yaşam kalitesi düşüşlerine neden olabiliyor. Tarihsel olarak bakıldığında, 17. yüzyıla kadar uzanan klinik gözlemlere rağmen, hastalığın kesin tanımı ve mekanizmalarının anlaşılması modern tıbbın gelişimiyle hız kazandı. Özellikle fibrozis (dokuların aşırı bağlanma lifi üretmesi) sürecinin merkezde olduğunun keşfi, tedavi stratejilerini kökten değiştirdi. Hastalığın tarihsel seyri, başlangıçta sadece cildi etkileyen bir durum olarak görülürken, zamanla akciğer, kalp, böbrek ve sindirim sistemi gibi hayati organları etkileyebilen sistemik (tüm vücudu ilgilendiren) bir hastalık olduğu netleşti.

PNH Tedavisinde Çığır Açan Yenilikler: Paroksismal Noktürnal Hemoglobinüri Nedir ve Son Gelişmeler Neler?
PNH Tedavisinde Çığır Açan Yenilikler: Paroksismal Noktürnal Hemoglobinüri Nedir ve Son Gelişmeler Neler?

Paroksismal Noktürnal Hemoglobinüri (PNH), nadir görülen, edinilmiş bir kan hastalığıdır. Kemik iliğinde (kan hücrelerinin yapıldığı yer) bir gen mutasyonu (DNA dizilimindeki değişiklik) sonucu ortaya çıkar. Hastalık, kırmızı kan hücrelerinin, akyuvarların ve trombositlerin yüzeyini kaplaması gereken bazı proteinlerin eksikliğine yol açar. Bu eksiklik, bağışıklık sistemimizin bir parçası olan kompleman sisteminin (bir dizi protein) kan hücrelerine saldırıp onları parçalamasına neden olur. Hastalığın adı ise ataklar halinde (paroksismal), genellikle gece (noktürnal) ortaya çıkan ve idrarla atılan kan pigmentine (hemoglobinüri) işaret eder.

Primer Lateral Skleroz: Sessiz İlerleyen Nörolojik Hastalığa Dair En Son Klinik Bulgular
Primer Lateral Skleroz: Sessiz İlerleyen Nörolojik Hastalığa Dair En Son Klinik Bulgular
Sentronükleer Miyopati Tedavisinde Yeni Ufuklar: Tarihsel Süreçten Klinik Denemelere
Sentronükleer Miyopati Tedavisinde Yeni Ufuklar: Tarihsel Süreçten Klinik Denemelere
Nörofibromatozis Tip 2'de Çığır Açan Tedavi Umudu: Akustik Nöroma'da Yeni Yaklaşımlar
Nörofibromatozis Tip 2'de Çığır Açan Tedavi Umudu: Akustik Nöroma'da Yeni Yaklaşımlar
Akatalazemi Hastalığı: Nadir Bir Enzimatik Kusurun Güncel Tıbbi Görünümü ve Tarihsel Yolculuğu
Akatalazemi Hastalığı: Nadir Bir Enzimatik Kusurun Güncel Tıbbi Görünümü ve Tarihsel Yolculuğu

Akatalazemi, bilinen diğer adıyla Takahara hastalığı, kanda ve dokularda katalaz adı verilen bir enzimin eksikliği veya yokluğuyla karakterize edilen, nadir görülen otozomal resesif (çekinik genlerle aktarılan) kalıtsal bir metabolik bozukluktur. Bu enzim, hücre metabolizmasının zararlı bir yan ürünü olan hidrojen peroksitin ($H_2O_2$) su ve oksijene parçalanmasında hayati bir rol üstlenir. Katalazın yokluğunda bu toksik madde birikerek özellikle ağız boşluğu ve diş eti dokularında tahribata yol açabilir; bu durum progresif oral gangren (ilerleyici ağız dokusu çürümesi) gibi ciddi tablolarla kendini gösterebilmektedir.

Nadir Görülen Bir Genetik Durum: Phelan-McDermid Sendromu'nda Çığır Açan Bilgiler ve Tarihsel Yolculuk
Nadir Görülen Bir Genetik Durum: Phelan-McDermid Sendromu'nda Çığır Açan Bilgiler ve Tarihsel Yolculuk

Phelan-McDermid sendromu (PMS), 22. kromozomun uzun kolunda ($\text{q13.3}$ bölgesi) bulunan ve SHANK3 genindeki değişikliklerden veya bu bölgenin kaybından kaynaklanan, nörogelişimsel bir bozukluktur (sinir sisteminin gelişimini etkileyen). Bu durum, otizm spektrum bozuklukları, zihinsel gerilik (entelektüel yetersizlik) ve konuşma yeteneğinin ciddi biçimde gecikmesi veya hiç gelişmemesi gibi çeşitli klinik tablolarla kendini gösterir. Son yıllarda yapılan kapsamlı bilimsel çalışmalar, sendromun altında yatan moleküler mekanizmaların aydınlatılması ve tedaviye yönelik umut vaat eden yeni yaklaşımların geliştirilmesi açısından büyük bir atılım sağlamıştır.