Keratokonus: Sessizce İlerleyen Göz Hastalığına Karşı Neden Merak Etmeliyiz?
Kornea! Gözümüzün o en önündeki şeffaf tabaka, ışığı kırıp içeri alıyor, biliyor musunuz? Keratokonus dediğimiz durum, tam da bu kornanın yapısını derinden etkileyen, ilerleyici bir bozukluk aslında. Normalde yuvarlak olması gereken bu tabaka, zamanla incelmeye başlayarak koni şeklini alıyor. Bu da görme kalitesini ciddi manada düşüren bir olay. İnsan haliyle bir endişeye kapılıyor, özellikle de genç yaşlarda kendini göstermeye başladığında.
Hastalığın ilk dönemlerinde belki sadece bir gözlük numarasının sık değişmesi dikkat çekiyor, ufak tefek astigmat yükselmesi sanılıyor. Ama işin aslı öyle değilmiş. Uzmanlar, bu durumun genetik yatkınlıklar ve çevresel faktörlerin bileşimiyle ortaya çıktığını söylüyor. Yani, ailenizde varsa biraz daha dikkatli olmak gerekiyor. Bu inceleme ve sivrilme durumu, gözün odak noktasını karmakarışık ediyor, her şey bulanıklaşıyor; çift görme, ışık hassasiyeti gibi can sıkıcı şikayetler ekleniyor.
Geçmişe dönüp baktığımızda, bu hastalığın tam olarak ne zaman fark edildiği, tedavi yollarının nasıl geliştiği de başlı başına bir serüven. Yüzyıllar öncesi hekimlerin de benzer görme bozukluklarından bahsettiği biliniyor, ancak Keratokonusun bağımsız bir rahatsızlık olarak tanımlanıp anlaşılması uzun bir dönem aldı. Bugün elimizde kros-linkleme (Cross-linking) gibi etkili tedaviler var, bu yöntemle kornayı güçlendirip hastalığın ilerlemesini durdurmak amaçlanıyor. Hayat kurtarıcı.
Evet, kros-linkleme (korneal kollajen çapraz bağlama), hastalığı yavaşlatmada çok başarılı bir teknik; korneanın (gözün ön saydam tabakası) direncini artırıyor. Ancak, maalesef ki hastalığı tamamen geriye almıyor, bu önemli. İlerlemiş vakalarda ise işler biraz daha karışıyor, sert kontakt lensler bir çözüm sunabiliyor. Bazen de Intacs halkaları (kornea içine yerleştirilen özel halkalar) gerekebiliyor. Ameliyat seçeneği, yani kornea nakli, en son çare olarak kapıda bekler. Gerçekten de insanı düşündürüyor bu ilerleyiş hızı; kişiden kişiye çok fark edebilir.
Yakın dönemde yapılan araştırmalar gösteriyor ki, Keratokonus vakalarının görülme sıklığı sanılandan biraz daha yüksek. Bazı istatistiklerde 2.000 kişide bir görülüyor deniyordu, şimdi bu rakamların daha sık olduğunu gösteren yayınlar da mevcut. Belirsizlik. Göz kaşımanın bu süreci tetikleyebileceği yönündeki uyarılar ise çok önemli ve sıkça vurgulanıyor. Küçük bir alışkanlık, büyük bir soruna yol açabilir mi?
Peki ne yapmalı? Erken teşhis! İşte kilit nokta burada. Rutin göz muayenelerinde topografi (kornea haritası çıkarma) testleri ile bu durum erken yakalanabiliyor. Bu yüzden özellikle gençlerde görme değişikliği olduğunda, göz doktoruna gitmeyi erteleme. Hastalık ilk fark edildiği anda yapılan müdahale, gelecekteki görme kaybını önlemede en etkili yol. Tedavideki bu son gelişmeler, Keratokonus hastaları için büyük bir umut kaynağı, görme düzeylerini koruma şansı artık daha yüksek.
Kornea incelmesi ve Keratokonus tedavisi ile ilgili en güncel bilgilere ulaşmak için, gelişmeleri medihaber.com'u takip ve sosyal medya hesaplarını takip ederek güncel bilgilere ulaşabilirsiniz. Erken tanı ve doğru tedavi ile bu durumun ilerlemesi büyük ölçüde kontrol altına alınabiliyor.